Rousseau İtiraflar’ında insanlığın toplumsal belleğinin henüz makinedeki gelişmeleri yakalayacak kadar gelişmediğini anlatıyordu. At arabasıyla aylar süren yolculuklar sonunda ulaştığımız duraklara, arabalarla bir iki gün içinde gitmeyi bile içselleştirememişken; uçaklarla tanıştık. Yaşamımıza jetlag gibi bir kavram girdi. Şimdi hyperloop tünellerden, ulaşımı daha hızlı hale getirecek yeni projelerden söz ediyorlar. Peki bisikletli bebek arabası bu öykünün neresinde? İnceleyelim.
Mekânın insan ruhunu biçimleyen yegâne şey olduğunu biliyoruz ve bugün en kolay değiştirebildiğimiz şey mekân. Bütün bir yüz yıl boyunca bunu daha da konforlu ve çabuk hale getirmek için çalışıp durduk. Tabi bu bir taraftan da üzücü. Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanında belirttiği gibi tren yolları, garlar icat edildikten sonra insan özlem duygusuyla, sevdiklerinden uzakta kalmakla yontuldu. Ancak bugün durum daha da karmaşık. Sınırların belirsizleştiği, dünyanın başka bir yerinde sevgili edinebildiğiniz, onunla görüşebildiğiniz sıra dışı bir çağa girdik.
Ben 21. yüzyıla uzay, mühendislik falan demeden doğrudan ulaşım çağı diyorum. İnsanoğlunun en çok hareket etmeye başladığı dönem 21. yüzyıl. Uçaklar, otobüsler ve arabalar aracılığıyla her gün bir kavimler göçü büyüklüğünde yer değiştiriyoruz artık. Tabi bu olanaklar olunca sanki dilediğimiz yerde yaşayacakmışız, dilediğimiz şeylere de gelişen teknoloji aracılığıyla oturduğumuz yerlerden erişecekmişiz gibi geliyor ama böyle değil. Para kazanmak zorundayız.
Bu nedenle daha çok bu olanakların merkezi konumuna gelen kentlere yerleşiyoruz. Bir biçimde kentlere yakın hissetmek istiyoruz çünkü ulaşım başta olmak üzere birçok olanağın kaynağı orası. O olanakları kullanmasak bile o olanaklara yakın olma gereksinimimiz var. Durum böyle olunca kentin içinde de ayrı bir ulaşım ağı var.
KENT ULAŞIMI
Şimdilerde moovit ya da uber gibi uygulamalar aracılığıyla hiç bilmediğiniz bir kentte dahi toplu taşımayı zahmetsizce kullanabilseniz de kentin içindeki ulaşım araçları eğer çok varlıklı değilseniz ve para harcamıyorsanız konforlu olmuyorlar. Kalabalık caddeler ve trafik sorunu bir yerden bir yere gitmeyi olanaksızlaştırıyor. “Ulaşım çağında ulaşım araçları yüzünden bir yere ulaşamamak” insanlığın yaşadığı en ironik durum. İşte bu sorunu çözmek için de daha önce Maiotik’te de çokça yazdığımız üzere minimobilite ya da mikromobilite denilen kavramlar yaşamımıza girdi.
Minimobilitenin ne olduğunu şu yazıda anlatmıştık. Tek kişilik, küçük elektrikli arabaların kullanıldığı düzene minimobilite deniliyordu. Mikromobilite ise daha çok elektrikli bisikletleri, scooter kiralama hizmetlerini temsil ediyordu. Hatta Yemeksepeti’nin CEO’su Nevzat Aydın’ın Martı girişiminin de Türkiye’nin birçok büyük kentinde faaliyete geçtiğini daha önce anlatmıştık. Ancak her alanda olduğu gibi mikromobilite alanında da daha belirli özellikleri olan müşterilere seslenen girişimler çıkıyor.
Salamander Bisiklet firmasının girişimi de böyle bir girişim. Yalnızca ebeveynleri hedefliyor. Son yıllarda böyle genele dönük değil de belirli bir müşteri profiline dönük ürün geliştiren firmaların sayısı arttı. Hatırlarsanız Dot’un görme engelliler için tasarladığı akıllı saat de yalnıza 200 milyonluk bir müşteri potansiyeline sahipti. Gelecek sanırım böyle butik ve sınırlı da olsa belirli bir müşteri kitlesinin çok işine yarayacak ürünler geliştiren girişimlerin olacak.
SALAMANDER BİSİKLET
Salamander Bisiklet, ebeveynlerin bebek arabasıyla dışarı çıktıklarında bir yere gitmeleri gerekirse metroya binmekte sorun yaşadıklarını ya da yetişmesi gereken bir yer varsa hızlı gidemediklerini, otobüse bebek ve bebek arabasıyla binmenin hayli zor olduğunu düşünerek saniyeler içinde bisiklete dönüşen bir tasarım yapmış. Tasarımı Kickstarter’da kitlesel fonlamaya açan şirket maalesef fonlama hedefini tutturamamış ancak geleceğe dönük düşüncelerinde bir değişme yok. Özellikle bebekli ailelerin tek tercihini kısa mesafelerde bile mecburen arabaya yönelten düzene bir alternatif sunmayı düşlüyor.
2 çocuk taşıyabilen ve açıldığında 116 santimetre uzunluğa erişen bu bisikletli bebek arabası 36 kilogram ağırlığında ve çocukluğumuzdan çoğunluğumuzun aşina olduğu Shimano’nun 20 vitesli düzeneğine sahip. Çocuklar için sarsıntılı bir yolculuk deneyimi sunabilir ancak kemerleri var. Ayrıca eğlenerek uyuyakalacaklarını da düşünüyorum ben. Tamam çok kaba duruyorlar bir takım tasarım kurallarına uymamışlar, anlattıkları kadar da pratik değil gibi ama gelecek vadeden bir düşünce bence.
TÜRKİYE’DE BİSİKLETLİ BEBEK ARABASI VAR MI?
Var vallahi billahi var. Hatta bu tasarımdan daha iyi. Google Türkiye’de “bisikletli bebek arabası” araması yaptığınızda Ebax Bisikletli Bebek Arabası adıyla satılan bir ürün var. Fiyatı da 3500 lira civarında. Valla yazlıkçı gibi yaşıyor olsam düşünürüm ben. Her gün çocuğumla gezinirim sevgili okurlar.
NOT: Bisikletli bebek arabasını anlatmak için ta ateşin bulunuşundan başladık ama idare edin.