Hiç kendinizi ne halt yemeye geldiğinizi bilmeden kafanızda bir düşünce dahi yokken IKEA ‘da buldunuz mu? İşte IKEA ‘nın kara büyüsü bu. Sizi görünmez dokungaçları ile ustalıkla kendine çeker ve kesinlikle kullanmadığınız en az bir şey satın alana kadar sizi bırakmaz.
Bu komik hikayedeki adam da kesinlikle bu hissi biliyor. Eşiyle birlikte kendilerini bir anda yassı paketlenmiş mobilya satan mağazada bulan elaman mevzuyu resimli bir günlüğe çeviriyor.
Görünen o ki görünüşte açıklanamayan IKEA büyüsünü kendi yolculuğuyla bir miktar anlaşılır kılmış. Gezisini belgelemek ve internette yayınlamak istemiş.
Öğrenmek için komik fotoğraf günlüğü aşağıda, bence eğlenceli.
Buradayız. Apartmanımızı dayadık döşedik ama neden geri geldiğimizi bilmiyoruz!
Belki öğle yemeği içindir diyorum. Meyveli mor sosu pantolonuma döktüm. Bu bir gelenek artık. Dışarı çıktığımda pantolonum büyük ihtimal lekelenir. Facebook’ta, teyzem üzerine kaynar su dökülmesini öneriyor. Ayrıca daha önce pantolonu çıkarmanız gerektiğini de öneriyor tabi.
Yemek mobilite birimimi nereye yerleştireceğime dair bir yönerge bulamadığım için onu burada bıraktım. Umarım rahatsızlığa neden olmaz
Belki de kurumsal depolama seçenekleri için burdayızdır. Ya da belki sekiz çocuğa sahip olduğumuzda kullanırız dedik ama bizim hiç çocuğumuz yok nihayetinde. Devam edelim.
Mumlara bakıyoruz. Bir sürü mumumuz var. Mevcut mumlarımızı IKEA’dan aldık ama bunlar biraz daha farklı gibi sanki.
Karım bu yer kazanma çözümü hakkındaki düşüncelerimi istedi. “Bunun için yerimiz yok” dedim. Bu görünüşe göre yanlış bir cevap oldu.
Ayna için gelmiş de olabiliriz. Bu ihtiyacı ifade ettiği bir konuşmayı hatırlamaya başlıyorum.
Yok yok ayna da değil. Nihai amacımız, parça etiketlerinde sesli harflerin üzerindeki küçük noktalar kadar gizemli bence.
Karım bu doldurulmuş sıçanlardan çok etkilendi. Sıçanlar beni rahatsız etmez ancak belirgin bir şekilde resmedilmesine şaşırdım. İlginç bir pazarlama seçimi.
Daha fazla sıçan. Neredeyse İsveç kültüründe önem taşıdıklarını düşünmeye başlayacağım.
Karım bu kaşıkların çok sağlam olduğunu düşünüyor. Diğer ölçü kaşıklarımız da bana baya sağlam görünmüştü halbuki.
Peçeteler beni alın diye öne çıkıyorlar. Karım bu konuda haklı. Ona hak veriyorum.
“Hazır mısın?” diye sordu. “Hazırım” dedim. Ama neden bahsettiğinden emin değilim.
Karıma “Bak bu gerçekten güzel olabilir.” dedim. Rastgele bir kadın resmini duvara asmak için tereddüt ediyorum gerçi bir taraftan da ama o çerçeve hakkkında konuşuyormuş. Ben içindekiyle ilgiliydim.
Zemin kata yaşıyoruz. Bunların güneş alacağından emin değilim.
“Bu ne?” diye sordum karıma “Etkikette de birşey yazmıyor.” dedi.
Karım: “Bunlar bana baobab ağalarını hatırlattı!” dedi. (Editörün notu: Gördüğünüz üzere batıda herkes küçük prensi okumuş sevgili okur. İnsan dediğin azıcık okur. Harbiden de benziyor orası ayrı.)
Yakalandım.
Bakıyorum: Bir mikrodalga kabı, bir şeker kabı ve bir çekmece ayırıcı almışız. Aynamız yok. Ben dondurma istiyorum.
Onu daima seveceğim. Söylemek gerekirse o da beni sevdiğini söyledi.