Cemil Meriç – Rousseau Üzerine

İleride Rousseau kitapları üzerinden yeni söylemler üreten büyük bir inceleme yazarım belki diye bütün notlarını Maiotik’e aldığım Rousseua hakkında daha önce şurada bir yazı dizisi yayımlamıştık. Şimdiyse Cemil Meriç ve Rousseau üzerine düşüncelerine yer veriyoruz.

Cemil Meriç - Rousseau Üzerine | Cemil Meriç Namuslu ve Namussuz İnsanlar

Başlamadan önce şunu belirteyim, milletine ve ülkesine bu kadar yürekten bağlı olan Cemil Meriç’in neden bu kadar çok Arapça tamlama kullandığına dair bir fikrim yok. Vatan sevgisini bununla ölçecek halimiz de yok illaki kullanıyoruz ama Cemil Meriç’in durumu ilginç. Yazılarında bağlaçla başlayan niteliksiz tümcelere rastlıyoruz. Bu kadar kitap okumuş bir aydının yazdığı eserin çok fazla hatalı cümle kurgusu barındırması gerçekten çok ama çok garip geliyor bugün bana.

Kendisinin harf inkılabı konusundaki düşüncelerine katılmam, bu doğu batı kıyaslamasından da gına geldiğimizi düşünürüm ama bunun Cemil Meriç’in dönemini aydınlatan, felaketine sürüklenen toplumunu resmedebilen büyük bir entelektüel olduğu gerçeğini değiştirmediğini de bilirim. O yüzden yazdıklarından bir bölümü buraya taşımaya karar verdim. Metnin orijinaline sadık kalıp yüklemsiz cümleleri, yanlış dil kullanımlarını, gereksiz noktalama işaretlerini olduğu gibi bıraktım. Arapça tamlamaların ve sözcüklerin Türkçe karşılıklarını aşağıda verdim.

Haydi iyi okumalar:

Bir İnsan Yaratmak

Avrupa, iki asırdan beri bir delinin peşinde. Bir çağ başlıyor bu deliyle, kaç asır süreceği belli olmayan bir çağ; hasta, sarsak, perişan ama kalbi olan bir çağ. Bütün devrimler onun adıyla çıkıyor sahneye. Rousseau, şuuraltının isyanı: şuuraltının, yani tabiatın.

Akademiye yolladığı iki risale(1), asrın suratında şaklayan iki tokat: “Yıkılacaksın,” diye haykırır ona, “yıkılacaksın çünkü doğru yoldan ayrıldın.”

“Tiyatro Üzerinde Mektup” tiyatroyu bir mekteb-i edeb(4) değil, bir mekteb-i fezahat(5) olarak vasıflandırır.

“Emil” Kitab-ı Mukaddes’in(6) şeytana yüklediği suçları hemcinsine yükler. Tanrı, ihtiyar bir oyuncakçı; insan hoyrat bir çocuk. “Yaratanın elinden çıkarken her şey güzel, insanın elinde her şey yozlaşır.” Ve bu itham bütün bir asrı büyüler: zekanın, şüphenin hür düşüncenin asrını. Neden? Avrupa’nın ufkunda İsrafil’in sûru(2) gibi çınlayan bu ses bir vicdanın sesidir, yaralı bir vicdanın. Medeniyet insanı öldürmüştür, insanı ve hayatı. Avrupa bir kıyametin arifesindedir.

“Emil”de bir ütopya, bütün büyük kitaplar gibi. Rousseau kurtulmak isteyen insanları Emil’ine davet eder; geminin adı terbiye, yöneldiği liman: Tabiat.

Avrupa iki asırdan beri Rousseau’nun mirasıyla yaşıyor. Çağdaş pedagoji, hataları ve sevaplarıyla “Emil”i hecelemektedir. Rousseau da Sokrat gibi hayâsız ve Sokrat gibi sarsıcı. Maruf tabirle, at sineği.

 Asrın ikinci yarısı Avrupa düşüncesinin çağlayanlaştığı devir. Şiir tahtında Hugo, tenkit alanında Sainte-Beuve; Balzac ölümünden sonra büyüdükçe büyümekte. Saint-Simon’cular, Comte, La Play, Marx. Ziya Paşa ile Namık Kemal’in bu devler arasında yüz yıl evveline uzanıp, Rousseau’nun önünde diz çökmeleri dikkate şayan değil mi? Osmanlı İmparatorluğu, bir buhran içindedir. Belki suni bir zelzele, ama zelzele. Enkaz altından neyi kurtaracağız? Ziya Paşa, çocuğu diyor; Namık Kemal, vatandaşı.

Ziya Paşa için “Emil”, üzerinde kafa yorulması gereken bir modeldi sadece. Ziya Paşa’nın düşünmeğe zamanı yoktu. Tercümeyi bile tamamlayamadı. Ve eser Tanzimat aydınlarının tefekkür ve tecessüs hudutlarını gösteren tarihi bir vesika olarak Mecmua-ı Ebuzziya’nın(3) sayfaları arasında unutuldu gitti…

Sayfa 198 – 199

Cemil Meriç Bu Ülke

Dipnotlar:

(1)Risale: Küçük eski kitap

(2)İsrafil’in Sur’u üflemesi: Bir kıyamet alameti.

(Bundan sonraki dipnotlarda aynı zamanda arapça tamlamaların tersten okunduğunu öğreniyoruz sevgili okur)

(3)Mecmua-ı ebuzziya: Ebuzziya Tevfik tarafından 1880 yılında çıkarılmaya başlanmış bir dergi.

(4)Mekteb-i edip: Edep okulu

(5)Mekteb-i fezahat: Rezillik okulu

(6)Kitab-ı mukaddes: Kutsal kitap

KAYNAK: Okuduğum versiyonu ilk olarak 1974 yılında basılan kitabın 2010 yılında İletişim Yayımları’ndan çıkan 35. baskısıdır.

SON NOT: Cemil Meriç severleri kızdırmak istemiyorum o bilinsin. Kendim de büyük bir Cemil Meriç severim. Sahip olduğum birçok bilgiyi ve hayata bakışı ondan öğrendim ancak bugün bazı seçimlerinin yanlış olabileceğini düşünüyorum.

 

Yorum yaz!