Marcel Ayme … Sanat ikna eder ama ikna etmek amacıyla yapılmadığı zaman. Naif olduğu zaman. Sadece anlattığı zaman. Anlatmanın da türlü yolu var elbette. Sinema mesela yeni bir hikaye anlatma şekli. Tablo mesela vesikalıktan daha başka bir şey.
Hep bir şeyler anlatmaya çalışır sanat. Bunu çeşitli yollarla sağlar. Şiirde ön plana çıkan çok anlamlılıktır mesela hatta geçen Pablo Neruda’nın bir şiirinde rastladım:
Düştü güneş bir at gibi
Kıyıda taşların üstüne
-Guanay Karabatağı’ndan
Diyordu. Bu şiirde bir güneşin gücünü kaybedip yere yıkılması var bir de güneşin ışığının taşların üstüne düşmesi var. Çok ilginç değil mi?
Hikayede ise bu çok anlamlılığı imgelerle sağlarsınız. İşte Marcel Ayme Daldaki Kedinin Kırmızı Masalları da çok anlamlılığı sağlamak üzere araya yerleştirilmiş bir ton imgelemle dolu. Kitap, Can Çocuk’tan çıkma ama sanki alt metinleriyle ara ara hissettiğimiz umutsuzluk, yetişkin dünyasının eleştirisi ve alogorik anlatımıyla masalın meseleleri büyüklerin dünyasına da seslenir nitelikte.
Hele ki Sanat’ın dünyayı görme biçimimizi değiştirdiğini anlatan öyle bir pasaj var ki aklınız şaşar:
ALINTILAR
Küçükler korkunç olayları bilmiyorlardı daha, duyunca donakaldılar; ama her şeyi anlıyorlardı: Bu sabah öylesine istekli bir biçimde resim yapmışlardı ki, bakma biçimleri modellerine de geçmişti çabucak; insan ilk kez resim yaparken, sık sık olur bu iş. Üstelik, hayvanlar da çok fazla önemsemişti bu işi; onurları kırılıp da ahıra döndükleri zaman, çimenlikte olup bitenleri öyle bir düşünmüşlerdi ki bu olaylar gerçeğe yeni bir görünüm vermişti. – Sayfa 96.
Kitaptaki alegorik anlatım saatlerce üzerine kafa yorulacak ve her yorulmada da başka başka anlamlar çıkartılacak durumda. Tamam çocuklar da okuyabilir, elbette zararlı bir yanı yok ama derin bir okuma yapılması gereken nitelikli bir yetişkin ürünü diyorum ben bu kitap için. Çocuklarınıza modern masallar okutmak istiyorsanız buyurun okutun zararı yok ama kitap acaba sizinle mi yoksa çocukla mı daha çok konuşuyor?
Tamam iyi edebiyatın küçüğü büyüğü olmaz ama burada anlattığım farklı bir şey. Söz gelimi öğrenme açlığı ve tehlikesi hakkında bir çocuk kafasının çok üstünde metinler saklı kitapta:
“Yenilmek üzere” diye ekledi. “Yiyecekler seni. Suç da sana bilgi verdik diye bizim olacak. Doğrusunu söylemek gerekirse öğrendiğin bilgiler seni böyle çekilmez yaptı. Etinin yenmesini istemiyorsam tüm öğrendiklerini unutmalısın.” – Sayfa 120
SON YORUM
Yukarıdaki pasajda bahsi geçen öküz, kitap okuma hastalığına yakalanan bir öküz. Bilginin mutsuz edebildiği ancak onu doğru uygular ve kullanmayı bilirse başarılı olacağını anlamak okura düşüyor. Sorumluluk sahibi okur elbette yetişkin okur:
Bilginin öküzlere bir şey kazandırmadığını, tam tersine, öküzlerin başına en büyük dertlerin en güzel kitaplardan geldiğini biliyorlardır artık. – Sayfa 129
Marcel Ayme’nin biçemi bulunduğu yüzyıla göre oldukça güzel. Çağındaki sırayla olayları anlatma hastalığına kapılmamış. Yer yer geri dönüşlere gidebiliyor.
Resimleyeni de unutmayalım: Claudine-Roland Sabatier. Soyadı ilginç. Sabetaycılar vardı bir ara noldu onlar?
Diyor ve hepinize iyi akşamlar diliyorum.