Kamusal Ortalama… Eğer siz de keyif aldığınız bir işi icra edip, aynı zamanda bu işten hayatınızı idame ettirecek parayı kazanıyorsanız ve “aybaşı”, “maaş günü” gibi kavramlar, günlük diyaloklarınıza sık sık misafir oluyorsa, yazımızın başlığını oluşturan ögelerden birisiniz demektir. Ortamımıza hoş geldiniz!
Modern hayat(!) lügatımıza bir cümle kazandırmış sanırım; “Sevdiğin işi yap.” Cümle tatlı. Bir dönemin görünce aydınlandığı “Secret” kitabı gibi. Duyunca beynimizin ilk komutu, “hayal kur” oluyor haliyle. Kurmaz mıyız? Alasının alasını kurabiliyoruz eyvallah. Hatta o kadar yoruluyoruz ki hayal kurarken, sabahın ilk ışıklarından biraz önce akıllı mı akıllı telefonumuzun en beter melodisiyle uyandırılıyoruz tatlı düşlerimizden. Hemen renkli hayal pijamalarımızı çıkarıp mahkum kıyafetlerimiz üzerimizde düşüyoruz yollara. Nereye mi? Ortalamayı sabit tutmaya.
Bu yazıyı yazmak için klavyesinin tuşlarında ellerini gezdiren zat da dahil birçok insan bir ortalamaya dahil olmak için yıllarını harcadı, harcamaya devam ediyor, harcayacak da kamusal ortalama da bunlardan biri. Pek çoğumuzun yetiştirilme tarzında itaat, kanaat ve sebat kavramları yatar. Kanımca, bu üçlüden kurtulabilirseniz basit, sade ve doyumsuz bir hayat yaşayabiliyorsunuz. Eğer bir tanesi bile artık işlemişse hücrelerinize, kamusal ortalamaya dahil oluyor ve hatta mecbur kalıyorsunuz.
Uzun süredir mesleğinde tatminsizlik yaşayan biri olarak karaladım aklımdakileri. Üretmek için naçizane enerjisi olan fakat bu enerjiyi hayatını ve hayatına dahil ettiklerinin standartlarını asla düşürmemek üzere sarf eden nice insanların hislerini yansıtmak için dile getirdim düşüncelerimi. Evet dostlar, yalnız değilsiniz. Kamusal ortalama sizi kendine mahkum ediyor.
BELİRTİLER
- Ben de birçoğunuz gibi işimde bulduğum boş vakitlerde farklı yerler hayal ediyorum, farklı mevkiler değil.
- Başka kültürlere misafir olmak istiyorum, bavul gibi gezmek değil.
- Üretmek ve ürettiğim her ne ise ondan besleyerek varlığımı yaşamak istiyorum, yap-boz talimatlı, doldur-boşaltlı yaşantılar değil.
- Konuşmayı henüz öğrenen bir bebek gibi uydurmak istiyorum kelimeleri, bir papağan edasıyla tekrar ederek değil.
- Mutluluğun tadına dilimle bakmak istiyorum, cüzdan kabarıklığı ve bir otomobil anahtarıyla değil.
- Enerjimi küçük bir gelincik çiçeğinin yapraklarını hayatta tutmak için harcamak istiyorum, kutsal mesai(!) kavramına değil.
- Galiba cep telefonumun beter melodisine birkaç küçük saat kaldı. Pijamalarımı kendi rızamla çıkarıp gardiyanı beklesem iyi olacak bu sabah.
Hepimize ortalamadan çıkmaya yetecek kadar enerji ve cesaret dileklerimle. Pijamayla kalın dostlar.