İzmir Yolculuğu

İçerik Özeti

İzmir’de geçirdiğimiz Mordoğan, Kemeraltı ve Alsancak’a gittiğimiz bir yazın fotoğraflara ve videolara dayanan öyküsünü anlatmaya çalıştık.

Mordoğan

Mordoğan, İzmir’in en azından hafta içlerinde görece sakin kalabilen ender yerlerinden biri. Adı bile olmayan onlarca farklı koyun saklandığı bir cennet.

Birçok yerde olduğu gibi burayla da ilk tanışmam Feyime’yle oldu. O zamanlar otoyol henüz Karaburun’a kadar gitmiyordu. Mordoğan’a kadar geliyordu. Orta gelirli aileler buralardan yazlık alabiliyordu. Boş arsaların fiyatları milyonlarca liraya çıkmamış, anahtar teslim yazlıklar türememiş, evini yavaş yavaş yapan, bu nedenle her metre karesinde anısı olan, eviyle ruhu bir biçimlenmiş insanlar çoğunluktaydı.

Hiçbir yer eskisi gibi değil romantizmine girmek istemiyorum. Her yer her zaman güzel. Bu biraz insanın kendisiyle de ilgili ama özellikle İstanbul-İzmir otoyolunun yapılmasıyla buralar da değişmeye, kalabalıklaşmaya başladı.

Haris bir hırsla “Kimse gelmesin! Güzellikler hep ilk bulanlara özgü olsun.” demiyorum ama süreç belki biraz daha planlı ve ağır ilerleyebilirdi. Şebeke suyunun bazı yerlere halen tuzlu verilmesinin önüne geçilebilirdi.

Olsun. Tüm bunlara rağmen Mordoğan hala Türkiye’nin en güzel yerlerinden biri ve gerçekten de güneş mor doğduğu için adı Mordoğan.

En sevdiğimiz yeri de bizim yazlığın alt tarafındaki bu koy.

Bizim yazlığın altındaki koy (Mordoğan)

Bizim yazlığın altındaki koy (Mordoğan)

Aileyle bir arada olmanın en güzel yanlarından biri uzun yemek hazırlıkları, akşam yanan mangal ve saatlerce kalkmadığımız kalabalık, gürültülü sofralar. Bir boy yürümeye çıktığımız Mordoğan ve o her haliyle yazı çağrıştıran, tezgahlarda el yapımı takıların, askılarda efil efil ketenlerin uçuştuğu pazar yeri… Yazlık migrosu…

Mordoğan'daki yazlık pazar yeri

Mordoğan’daki yazlık pazar yeri

Ertesi gün Göçmez’le Ayşenur geleceği için mezata gittik. Ben mezatları yalnızca İngiltere’de falan ikinci el araba satılırken ya da müzayede düzenlenirken olur sanırdım. Bunu da babamla keşfettim. Burada taptaze balıklar açık artırmayla sahibini buluyor. Bu açık artırmalar canlı yayınla bile paylaşılıyor. Takipçisi bol.

Her gün 11.30'da düzenlenen Mordoğan balık mezatından bir görüntü.

Her gün 11.30’da düzenlenen Mordoğan balık mezatından bir görüntü.

Balıklarımızı aldık. Feyime her zamanki yerinde havuç rendeliyor ve Göçmez’le Ayşenur geliyor.

Akşam Manal’a gitmek de Manal’da denize girmek de muhteşem.

Manal'dan ay böyle görünüyor.

Manal’dan ay böyle görünüyor.

Ertesi gün Ayşenur’la Göçmez’e etrafı gezdiriyoruz. Göçmez her zamanki gibi inanılmaz neşeli. Karaburun’da da mezata bakıyoruz. Balık türü çok ama fiyatlar sanki Mordoğan’dakinden biraz daha pahalı.

İzmir Yolculuğu | Karaburundaki balik mezati

Bilmeyenler için yalnızca yaz sezonunda İzmir’le Mordoğan arasında feribot seferleri var. Anında doluyor önceden gelmek gerekiyor ama bu sayede özellikle hafta sonları trafik çekmeden İzmir’e varabilmeniz bir mucize.

İzmir’de tekrar görüşmek üzere Mordoğan İskele’den Ecem’i feribota bindiriyoruz. Her zamanki tur gruplarıyla karşılaşıyoruz. Bazı anlar her haliyle yazı çağrıştırıyor ve bu benim hoşuma gidiyor.

İzmir

Bir yere yabancı biri olarak kısa süreliğine gittiğiniz zaman oranın halkının gündelik yaşamını keşfetme, arka sokaklarını görme, onların yemek yediği yerleri bulma olanağı bulamazsınız. Bir turist olarak internette görülmesi gereken yerler listesini takip etmek ya da amaçsızca dolaşmak zorundasınızdır. Şehrin yalnızca yerlilerine gösterdiği yüzüyle karşılaşamazsınız. Bu durum İzmir için pek de böyle değildir ama. İzmir’in yerlileri de turistleri de iyi yemek yemek, güzel kahveler içmek için aynı yere giderler. Kemeraltı’na… İzmir güzel yönlerini diğer turistik kentler gibi saklamaz kimseden.

Esin de bizi adlı götürdü Kemeraltı’na Söğüşçü Cimbom’da güzel bir söğüş yedik. Ömrümde yediğim en güzel söğüş burada. Söğüşçüler bilirsiniz Niğdeli olur. Buranın sahibi de Niğdeli. Hemşehri olduğumuzu öğrenince tanıştık fotoğraf çekildik.

Niğdeli Söğüşçü Cimbom'la bir fotoğraf.

Niğdeli Söğüşçü Cimbom’la İzmir’de bir fotoğraf.

Üzerine Süt Çiçeği’nde güzel de bir kazandibi yedik.

Akşama doğru sıra Alsancak’a geldi. Her zamanki gibi Alavara’da makarnamızı yedik. Feyime Alavara’nın öyküsünü tekrar anlattı. Yağmur ve Mustafa da geldi.

Alavara'da makarna yerken

Alavara’da makarna yerken

Büyüdükçe ve makarnadan başka şeyler de sunmaya başladıkça eski lezzetini kaybettiği doğru ama Alavara gene de Alavara. Oradan çıkıp Kordon’a geçtik. Bir süre oturduk. Feyime’nin gençliğinin tamamının, benim gençliğiminse ben olmamı sağlayan yıllarının buralarda geçtiği doğru. Ben hiçbir kentte kordondaki gibi bir şeyle karşılaşmadım. Kordon’dan hep şunu anlıyorum. İzmir’in öyle bir kent kültürü var ki normalde göç almak bir kentin kültürünü bozarken İzmir değişik bir biçimde göç edenleri de kenti kültürüyle yoğuruyor ve bu kültüre ayak uyduramayanları dışarı tükürüyor. Bu nedenle ne olursa olsun Kordon’da yıllardır aynı biçimde dilediğimiz gibi özgürce oturabiliyoruz.

Ardından Kaos’a gittik. Kaos’un adı bile belleğimdeki büyük anı havuzunu kıpırdatıp köpürtmeye yetiyor. Saatlerce sohbet edip gece sonunda burada dart oynadığımız zamanları anımsıyorum. Bu sefer gecenin sonunda dart oynamadık. 3. kattaki karaoke bölümünde çılgınlar gibi eğlendik. Ben ilk defa karaoke yaptım.

Ondan sonrası ise 80’ler 90’lar…

Bilemiyorum bu kente ne desek ne söylesek eksik kalıyor. Ondan uzakta geçirdiğimiz her an ona olan özlemimiz de artıyor. Şimdilik bir sonraki yaz, bir günse ömür boyu kavuşmak üzere İzmir’e veda ediyoruz.

Bir sonraki içerikte görüşmek üzere sevgilerimizi gönderiyoruz.

Gelebilmek için tüm işlerini sıkıştırıp zaman yaratan Yağmur ve Mustafa’ya, İki gün uykusuz kalan Göçmez ve Ayşenur’a, her seferinde bizi kolumuzdan tutup hareket ettiren canım Esin’e teşekkür ederiz.

Bir de en büyük teşekkür kardeşimiz Ecem’e he. Çekimlerin yarısı ondan!

Kaynaklar

https://onedio.com/

Yorum yaz!