Deus Ex: Mankind Divided İncelemesi

2011 yılında çıkan Deus Ex: Human Revolution için daha önce bir yazı yazmıştık. Serinin 2017’de çıkan ve ilk oyundan iki yıl sonrasını anlatan Deus Ex: Mankind Divided da taze bitti ve gözlemlerimizi aktarıyoruz. Öncelikle Deus Ex serisini hiç oynamamış okurların seriye Human Revolution ile başlayabileceklerini rahatlıkla söyleyebilirim. Sistem istemeyen bir bilgisayarla dahi çağdaş mekaniklere sahip Human Revolution’ı oynayabilir ve Mankind Divided’tan daha fazla lezzet alabilirsiniz.

Deus Ex: Mankind Divided İncelemesi | Deus Ex Mankind Divided Oyun İçi

Deus Ex: Mankind Divided, bilgisayara optimizasyon sorunları ile gelmiş. Aradan geçen üç yıla rağmen giderilemeyen bu sorunlar oyun deneyiminizi olumsuz etkiliyor. Ben iyi sayılabilecek sistemime rağmen bütün ayarları düşürdüm. Nvidia kontrol panelinden uygulamaya özel yüksek performans atadım ve görev yöneticisinden işlem önceliğini artırarak sorunu anca çözebildim. Bu yaptıklarıma karşın kimi yerlerde FPS düşmeleri ve görüntü dalgalanmalarıyla karşılaştım ancak bu öykünün ilerleyişine sekte vuracak kadar sorun yaratmadı.

Deus Ex Mankind Divided Ne Anlatıyor?

Önceki oyun Human Revolution’da, donatıların insan doğası için ne kadar tehlikeli olabileceğini ilan ediyor, teknolojinin yaşamlarımızı kolaylaştırdığını ancak seçimlerimizi kendimizin yaptığını haykırıyorduk. Mankind Divided’da ise 2 yıl önce yaptığımız ve başarılı olduğunu sandığımız seçimlerin sonucu olarak donatı kullanan insanların ırkçılığa maruz kaldığı, polis şiddetinin dozunun arttığı, sıra dışı bir distopyayla karşılaşıyoruz. Adam Jensen’la birlikte buna neden olan küresel komployu açığa çıkarmak için başlıyoruz öyküye.

Deus Ex: Mankind Divided İncelemesi | Deus Ex Mankind Divided Sanatsal

Atmosfer bir önceki oyundaki kadar güçlü olmasa da oldukça başarılı, en azından ilk oyundaki sarılık gitmiş. Daha gerçeğe yakın bir görüntüyle karşı karşıyayız. Gerçi o sarımtırak yapıyı da ben çok estetik bulmuştum ama bu başka bir tartışmanın konusu. Öyküyse maalesef ilk oyundaki kadar derinlikli değil. Yer yer gerçek bir polisiye olaydaki gibi soruşturma yaptığımızı, kararsız kaldığımızı hissettiğimiz yerler olsa da öykünün kimi katmanları bombayı ben yapmadım kızımı bulun, kızıyla buluşunca da abim istedi onun için bomba yaptım gibi komik yerlere gidebiliyor. Kızı ikna edip babasına yollamaya çalıştığımız yerler Deus Ex serisine yakışmayacak yüzeysellikte. Oradan oraya ayakçı gibi sürüklendiğimizi hissediyoruz. Adam Jensen’ız lan biz. Bir ağırlığımız var bizim. Herhangi bir memur gibi ayakçılık yaptıramazsınız bize.

Deus Ex Mankind Divided Oyun İçi Kimlik Kontrolü

Oyunun başında polislerle dolu sokakları ve droneları görünce kesin bizim başımız da bunlarla belaya girer ama hadi bakalım diyorsunuz ki şaşırtmıyor ve bir süre sonra giriyor. Yolda ilerlemek pek kolay değil ancak bu durum Homefront serisindeki kadar tatsız da değil. Öykünün akışına sekte vurmuyor. Lakin finalde gene bir bölüm sonu canavarı var. Artık böyle durumlarda indiriyorum trainerı basıyorum hileyi. Kimse kusura bakmasın! Şu çağda kimse beni bölüm sonu canavarıyla uğraştıramaz. Ben akıcı bir oyun deneyimi istiyorum. Histeri krizlerine girip bilgisayarımı fırlatabileceğim bir sinir harbi değil. Ayrıca bu bölüm sonu canavarından sonra öykü de çat diye bitiyor. İnternette 15 saati bulan oynama sürelerinden söz edilince ben bu bölüm sonu canavarını geçince aha dedim oyun şimdi başlıyor, koltuğuma yerleşeyim… Hop. Emeği geçenler bölümü ekranıma geldi.

Sonuç

Deus Ex Mankind Divided sanki kendisinden sonra çıkacak büyük oyuna bir hazırlık niteliğinde. Önceki oyundan fersah fersah uzakta, klişe bir öyküye sahip üstüne üstük çat diye bitiyor. Öyle tam gaza gelmişken çat diye öykü mü bitirilir?

He ama oynanır mı oynanır. Ben oynarken keyif aldım. Ayrıca bunu seven Fahrenheit 451, Cesur Yeni Dünya gibi distopyaları da bayılarak okur. Bizden demesi. Bir sonraki incelemede görüşene dek kendine iyi bak.

Yorum yaz!