Sevgi Soysal imzalı anlatı, kökü kurumuş ve yıkılmak üzere olan bir kavak ağacının etrafında geçmektedir. Bu ağacın etrafında kentin dört bir tarafındaki insanların birbirleriyle alakasız gibi görünen ancak birbirlerine dokunan öyküsü işlenmiştir. Yazar somut yaşam gerçekliğini derinlemesine bir çalışmayla emek sarf ettiği baba – oğlan ilişkileri üzerinden anlatmıştır. Kadın – erkek ilişkileri üzerinden kenar mahalle delikanlılarını, babayla ablanın ensest birleşiminden doğan ve fahişelik yapmak zorunda kalan bir kızı işlemiştir. Sevgisiz bir dünyada yaşayan Prof. Salih ve Mevhibe’yi, onların varlık içinde büyüyen çocukları Olcay ve Doğan’ı aktarmıştır. Aksi, tahammülsüz ve her şeyi kendine hak gören emekli bir öğretmeni, ayakkabı boyacısı Çingene Necmi’yi canlandırmıştır. 1970’li yıllardaki toplumun çökmekte oluşunun fotoğrafını çeken yazar, kendimize yabancılaşmamızı anlatmaktadır.
Anlatı boyunca devingen ve durağan karakterler kullanılmıştır. Anlatının üzerine yoğunlaştığı Olcay ve Doğan ruhsal değişikliklere giderek devingen olduklarını göstermekte Ali ise anlatının öncesinde yaşanan bir takım olaylarla daha önce büyük bir değişikliğe uğradığı izlenimini uyandırmaktadır. Ancak eserin ana omurgasını oluşturan asla değişmeyecek izlenimi veren durağanlıkta ısrar eden, Mevhibe Hanım, Prof. Salih, emekli öğretmen Hatice Hanım, Necip Bey ve diğerleridir. Bu karakterler durağandırlar.
Yazar aslında birbiri arkasına öykülerden oluşan bir kitap yazmıştır. Ancak bu öyküler içindeki insanların birbirlerine dokunmasıyla bir biçimde birbirine bağlıdır. Bir kavağın devrilmesi etrafında gelişen kurgu alışılmadık ve çarpıcı bir kurgudur. Sevgi Soysal, eseri geliştiriken yer yer ben anlatıcıya yer yer üçüncü kişili anlatıcıya geçmiş ancak bunu okura hiç sezdirmeden anlatıcı açısından zenginlik yaşatmış ve bir olaya farklı açılardan bakabilmek gereğini duyumsatmıştır. Türkçe konusunda da duyarlı davranan Sevgi Soysal’ın seçtiği sözcükler okurun belleğine apak belirlemeler aktarmaktadır. Anlatı başlangıçta her ne kadar belirsiz eylemler ve fazla kullanılan adıllarla okumanın akıcılığı açısından sorun yaşasa da birkaç sayfa sonra bu durum ortadan kalkmış ve eser sembolik diliyle zirve noktasına ulaşmıştır.
ROMANDAN ÇIKARILABİLECEK İLETİ
Kavak aslında düzeni temsil etmektedir. Kökünün kuruduğunu bilen ama umursamayan, kendinin olmadığı için boşveren, dikkat edilmeyen kavağın farkında bile olmayan insanların onurunu temsil etmektedir. Toplumdaki çöküşü, kökünü dışarıda aramaya yabancılaşmaya kavağı besleyen öz suyun kurumasına bağlayan Sevgi Soysal, kavağı cahil bırakılmış, yoksul, kul olma düşüncesiyle yetiştirilmiş kapıcının üzerine devirmiştir. Bir taraftan da okurun belleğine dikkat etmezsek, hakkımızı arayıp halka dönmezsek, dilimize olan duyarlığımızı kaybedersek kavağın gerçek yaşamda da devrileceğini ve hepimizin altında kalacağını aktarmaktadır.
Sinema salonu, sokak, ev, dolmuş, araba, taksi gibi ortamlarla bir kent öyküsü ortaya koyan Sevgi Soysal’ın eserini ülkesine ilişkin sorumluluk hisseden herkesin okuması gerektiğini düşünüyoruz.