Karakomik Filmler

Karakomik filmler… izlemeye gitmeden önce etki altında kalmamak için tek bir eleştiri yazısı ya da sözlük girdisi dahi okumadım ve sinema salonuna böyle adım attım. Film, biliyorsunuz birbirine ortam ve zaman olarak ucundan değen iki öyküden oluşmakta. Bu kurgu aklıma Sevgi Soysal’ın Yenişehir’de Bir Öğle Vakti romanını getirdi. Tabi orada iki öykü birbiriyle daha bağlantılı ve daha nitelikliydi ama Cem Yılmaz’ın kurgusu da biraz Sevgi Soysal’ın romanındakini andırdı.

İlk öykü, gemide çalışan, geceleri yatacak yeri olmadığı için gemide kalan, dişlerini yaptırmaya bir türlü para ve zaman bulamayan yoksul bir insanı anlatıyor. Bu yoksul ve temiz insanın yaşamındaki kırılmalara ve gittikçe artan öfkesine tanık oluyoruz. Hatta bu öykünün ilk kısımları toplumsal olarak o kadar başarılı işlenmiş ki insanda çağdaş bir edebiyat romanı okuyor hissi oluşuyor. Ardından ilerlediği gerilimli sahneler ve başkahramanın psikozları öyküyü inanılması güç bir yere taşıyor. Bu bölümlerde Cem Yılmaz’ın acayip bir şey yapmak üzere olduğunu sezdim. Ancak ne yazık ki altını bu kadar iyi doldurarak getirdiği öyküyü öyle kötü bir biçimde noktalıyor ki çizgi üstü sıra dışı bir öykü, vasat bir yeşilçam işine dönüyor. Aynı durum Arif ve 216’da da vardı. Bu melodram sonları sevmiyoruz, neşeli ve anlamlı da gelmiyor artık yeni seyirciye.

Gelelim ikinci filme, ikinci filmde bir spa merkezine giden geçkin bir arkadaş grubunun başına gelen olayları anlatılıyor. Birbirinden bağımsız çok sağlam birkaç şakanın dışında yer yer Arrival filmini anıştıran, onunla alay eden; ancak bu alayı Korkunç Bir Film’deki gibi mi yaptığını yoksa Arrival’dan yararlanarak mı yaptığını anlayamadığımız bir öykü yer alıyor. Yüzeysel ve özensiz buldum. Sanki Cem Yılmaz bu grupla bir gün Arrival’ı izlerken bizde olsa şöyle olurdu he biçimindeki bir şakalaşmadan kotarmış öyküyü. Hepsini geçtim ikinci öyküde otel sahibinin neden ilk başta hemen ikna olup olaylara müdahale etmediğine ve bağlantının sonradan sağlandığına ilişkin ciddi bir senaryo boşluğu var filmde. Bunlar beni üzdü.

PEKİ SONUÇ?

O kadar yazılıp çiziliyor. Evet Cem Yılmaz değişti, evet yıllardır aynı ekiple iş yapıyor… ezberlediğimiz tartışmaları buraya taşımayacağım. Cem Yılmaz bence filmlerden birinin adı gibi “2 arada” kalmış. Hem eskisi gibi dalga geçerek çok güldürmek istiyor hem de bir taraftan kendi anlatmak istediği öykülere geçmek istiyor.

Yıllar içinde beğeni düzeyi yükseldiği için belli ki yalnızca o eski “komik” filmleri artık yapamıyor ya da yapmıyor. Ben kendisinden gerçekten kara komedi ögeleri içeren sapasağlam bir film bekliyorum. Evet sponsorlukları abartıyor olabilir, ikinci filmi neredeyse seyirciye saygıszlık olarak görmüş de olabilirim ama kendisinden tek beklentim: Şunlardan parayı vurup ilk öykünün başındaki gibi muhteşem bir atmosfer ve harika oyunculuklarla sağlam bir film ortaya koyması. Ben ne yalan söyleyeyim onun geleceğini sezdim.

Görüşmek üzere kendinize iyi bakın.

NOT: Box Office verilerine göre film vizyona girdiği 18 Ekim’den bu yana(21 Ekim) üç günde 280 bin seyirci tarafından izlenmiş.

2 yorum

  1. aligider
    • bozkirinokuru

Yorum yaz!