Bir Gün Tek Başına, 1974 yılında çıkmış. Döneminde popüler olmuş, bugün de popülerliğini koruyan yazınsal bir yapıt. Elbette yazınsal yapıtın niteliğini popülerliğiyle ölçemeyiz ancak aradan geçen 35 yılda bilinirliğini kaybetmemesi de önemli. 2016 yılında aramızdan ayrılan Vedat Türkali’nin yazmış olduğu yapıt tam 750 sayfa uzunluğunda hacimli bir kitap.
Ayrıntı yayımlarından çıkan yapıt selefonla kaplı ince karton bir kapağa sahip. Sarımtırak bir kağıt kullanılmış. Okurken göz yormuyor. Tasarım ölçütlerine uygun basılmış kitap yolculuklarda boyutuyla zorluk çıkarsa da genel itibariyle boşluk ilkelerine, bölümleme kurallarına dikkat ederek basılmış. Çok küçük bir iki hata dışında da redakte açısından özenli davranılmış. Punto büyüklüğü de yetişkin okur için uygun.
Bir Gün Tek Başına Kısa Özet
Bir Gün Tek Başına, Kenan adındaki bir ana karakterin etrafında genişliyor. Evliliğinden, işinden ve arkadaşlarından memnun olmayan bir insan Kenan. Önce çevresine sonra kendine karşı güvenini kaybetmiş biri. Kenan’ın Günsel adındaki bir üniversite öğrencisiyle tanışmasıyla büyüyen öykü, 70’lerin devrimci havasının yanında Kenan’la Günsel’in aşkıyla biçimleniyor. Her karakterin derinlikli bir biçimde çelişkileriyle özenerek kurulduğunu anladığımız kitap, Kenan karakteri ile okuru oldukça zorluyor.
Şöyle ki: Okur, romanı okurken ana karakterle özdeşim kurar. Bu sebeple birçok yazınsal anlatıda ana karakter kurulurken çok idealize edilmese de okuru rahatsız edecek davranışlar yapmasından kaçınılır. Okur, ana karakter kötü de olsa onu anlamak zorunda bırakılır. Ana karakterin zayıf yanlarını öğrenir. Kendi zayıflıklarının farkına varır vesaire… Ancak Kenan, okuru gerçekten çok zorluyor. Onun bilinçsiz devrimciliği, bencilliği ve küçük burjuva yaşantısıyla direnmeye çalıştığı burjuva ahlâkı, yaşamındaki tutarsızlıklar insanı sinirlendiriyor.
Keza Günsel’in de ne için direndiğini bilmeden ortaya koyduğu direniş. Yani elbette zalime karşı olan ama derinliksiz düşüncelerle çıktığı yol, direnmiş olmak için direnmek okurda ciddi bir aydınlanma ortaya koyuyor. Bilemiyorum. Bu iki karakterin yer yer beni sinirlendirmesi belki bizim yaşamlarımızın da böyle tutarsızlıklarla dolu olması yüzünden bilemedim.
Yapıta Yönelik Eleştiriler
Ben bir sinema filmine ya da kitaba uzun demeyi doğru bulmuyorum. Her sanat yapıtının kendine ait bir ritmi var ama itiraf edeyim. Bir Gün Tek Başına kitabının ritmi bazı yerlerde oldukça yavaşlıyor sevgili okur. Belki yapıtın atmosferinin bu kadar güzel olmasında bu yavaş ritmin de olumlu etkisi vardır ancak bazı bölümlerine devam etmek zor. Özellikle merak ögesinin yeteri kadar devinmediği bölümler var.
Burada nitelikli bir yapıta, macera peşinde koştuğumuz bir roman olarak bakmıyorum. Ancak iyi yapıtta merak ögesinin hep tam kararında devinmesi gerekir. Bu açıdan Bir Gün Tek Başına kimi zaman aksaklıklar yaşayabiliyor. Bu belki de Vedat Türkali’nin yaşamın durağan ritmini ve karakterlerin dengesizliklerini bize hissettirmek için bilinçli olarak seçtiği bir yoldur ancak ben bazı bölümlerinde zorlandığımı belirtmeliyim.
Yapıt Türkiye tarihine ilişkin benzersiz bir yaşam gerçekliği sunmasıyla unutulmayacak bir kitap olarak Türk yazınsal tarihine adını yazdırmış durumda. Bir dönemin yaşayışını belgelendirmesi açısından çok değerli. Kendi tutarsız ve korku dolu yaşamlarımıza da ciddi bir eleştiri sunuyor. Söz gelimi ben bu kitabı okuduktan sonra. Dünya gündemine ilişkin ilham veren içeriklerin dışında Maiotik’te ülkemde yolumda olmayan şeyler üzerine de yazabileceğim düşüncesine kapıldım.
Aslında romanın incelemesini yazmak için aldığım notlar vardı ancak telefonu sıfırlarken Yaşar Kemal’e ilişkin notlarımla beraber göçtü gitti. O sebeple genel hatları itibariyle anımsadığım kadarıyla kitaba ilişkin düşüncelerim bunlar.
Bir sonraki incelemede görüşmek üzere kendini iyi bak.