Unutulmuş Diyarlar Serisi…
“Ne bir yıldız süsler bu toprakları bir şairin gizemli parıltısıyla, ne de güneş yaşam dolu ılık ışıklarını gönderir buralara. Burası Karanlıkaltı’dır, Unutulmuş Diyarların telaşlı yüzeyi altındaki gizli dünya.”
Unutulmuş Diyarlar Serisi nin ilk kitabı olan Anayurt bizi yazarın tanımıyla “drowların ırkına özgü, başka bir dünyaya ait ve ölümcül bir zarafet taşıyan abide” Menzoberranzan şehrine götürüyor.
“Şehir biçimsel bir mükemmelliktir, tek bir taş bile doğal halinde bırakılmamıştır. Bu düzen ve kontrol duygusu yalnızca zalim bir görünüm, kara elflerin yüreğini yöneten kaos ve kötülüğü gizleyen bir aldatmacadır.”
Fakat bu dünya ne kadar zarif ve kara elfler de ne kadar güzel çehrelere sahip olursa olsun bu dünyada hiçbir şey göründüğü gibi değil. Menzoberranzan’da mevki kadar önemli başka bir şey daha yok. Drow toplumu göstermelik kanunlara sahip .Alenen cinayet işlemek yasak olsa dahi kuytu bir köşede öldürmek kabul gören hatta alkışlanan bir hareket. Yani drowlar için güç her şey.
“Bu onlara ait –bize ait- dinin bir gereği, açlık çeken yüreğin ardı arkası kesilmeyen bir uğraşıdır. İhtiras iyi niyeti bastırır, merhameti söküp atar…”
Bu karanlık dünyada Drizzt Do’Urden kendi ırkından farklı bir şekilde insani değerlere ve vicdan duygusuna sahip. Bunu fark eden ailesi onu kendilerine benzetmeye çalışsalar da Drizzt’in sürekli ona yakın kalıp bozulmasını engellemeye çalışan, kendisi gibi biri daha var. Ailenin savaş ustası ve aynı zamanda babası Zaknafein Do’Urden.
Zaknafein
Zaknafein yıllar boyunca katlettiklerinin azabını taşıyor ve kaçıp kurtulma fikri sürekli aklında fakat drow dünyası kadın egemenliğinde geçen ve Örümcek Kraliçe Lolth’e bağlılığı ön planda olan bir topluluk. Dolayısıyla erkekler ikinci sınıf durumda. Kendini her şeyden çekip kurtarmayı hep hayal etse bile hiçbir zaman başaramamış.
“Ancak Zaknafein’in dikkatini çeken sadece Drizzt’in fiziksel becerileri ve potansiyeli değildi. Drizzt’in mizacının da sıradan bir drowunkinden farklı olduğunu gözlemlemişti. Çocuğun ruhunda masumiyet vardı ve bu ruh kötülüğün hiçbir türünü barındırmıyordu. Genç drow, tıpkı Zak gibi Menzoberranzan için çok alışılmadık duran aynı prensip ve ahlaki değerlere sahipti.”
Uzun lafın kısası Drizzt Do’Urden, bu tehlikeli ve acımasız dünyada kendi değerlerine tutunarak babası Zaknafein’in yardımıyla ayakta kalmaya, bir çıkar yol bulmaya çalışıyor.
Kitabın anlatımına geçersek her bölümün başındaki Drizzt Do’Urden’ın kendi hayatıyla ve yaşadıklarıyla ilgili söylediği sözler birinci ağızdan aktarılmış ve bu da kitaba ayrı bir hava katmış. Zaten sürükleyicilik konusunda çok başarılı bir eser olmasının dışında bu kısım sayesinde felsefi bir nitelik de kazanmış.
Ben çok beğendim, okuyucuyu seriye bağlayacak nitelikte bir kitap.